Mehmet salih hoca
İlim Allah’ın insanlara bahşettiği en değerli hazinedir.İnsanın en büyük zenginlik kaynağı ilimdir. İlim ise akıl, zekâ ve Allah’ın insana verdiği göz, kulak, kalp ve duygularını müspet bir şekilde kullanması ve çalışmalarını bu yöne yoğunlaştırması ile kazanımıdır. “Rahman olan Allah Kur’ânı öğretti. İnsanı yarattı ve beyanı öğretti” (Rahman, 55:1-3) ayetinde yüce Allah ilmin kaynaklarını “Kur’an” ve “Beyan” olarak ifade etmiştir. Kur’an Allah’ın insanlara mesajı ve ilim kaynağıdır ki insan ve kâinat ve yaratıcı münasebetlerini en güzel bir şekilde tefsir eder. Zaten ilmin kaynağı da üçtür: Bunlar da Kur’ân-ı Kerim, Kâinat kitabı ve “Beyan” denilen “anlama, anlatma ve dinleme” üçlüsüdür.
Günümüz ilim dünyasında yeni bilgilere ulaşmak ve bu bilgileri de insanlara ulaştırmak için çeşitli metotlar uygulanmaktadır. Araştırma teknikleri ve ihtisasa yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bilhassa üniversilerde buna çok değer verilmektedir.
Konumuz olan “Kur’ân-ı Kerimi anlama ve kâinat ile beraber anlamlandırma konusunda” önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bilhassa İlahiyat Fakültelerinde yapılan “Tefsir Çalışmaları” geçmişte yapılan tefsir çalışmalarından da faydalanarak “Konulu Tefsir” adı altında yeni ve daha güzel bir mecraya yönelmiş durumdadır. Bütün bunların yanında “Surelerin Tefsiri” ile ilgili olarak güzel çalışmalar da yapılmaktadır.
Biz bu yazımızda tefsir konusunda çalışma yapmak isteyen değerli araştırmacıların ve müfessirlerin taşımaları gerektiği temel vasıflara dikkat çekmek istiyoruz.
Tefsir, keşif, açıklama, izah ve beyan demektir. Din dili dediğimiz ıstılahta ise “Kur’ân-ı Kerimin müşkül, garip ve müteşabih kelime ve kelamlarının diğer ayetlere ve hadislere çelişmeyecek şekilde Allah’ın muradını ve rızasına uygun manalarını ortaya çıkarmaktır.” Te’vil ise, iki ayrı manaya ihtimali olan bir kelimeyi bir manaya yönlendirmektir. Yani muhtemel manalardan birini delillere dayanarak vermektir. Tefsir kelimesi sadece Furkan suresinde bir defa geçmekle beraber (Furkan, 25:33) te’vil on beş ayette geçmektedir.
Günümüze kadar Kur’ân-ı Kerim ayetlerinin tefsiri “dil ve edebiyat” yani belağat ve cezalet yönüyle “dirayet” fikir ve yorumlama ile “rivayet” yani hadis ve sahabe kavilleri ile açıklaması ve tefsiri yapılmıştır. Günümüzde ise sosyolojik, ilmî, fenni açıdan ve “konulu tefsir” alanında çalışmalar yapılmaktadır. Konulu tefsir için Arap dil ve edebiyatını bilmeye gerek yoktur. Seçtiği konu üzerinde araştırma yapması ve sonuçlarını ortaya koyması yeterlidir.
Kur’an-ı Kerimi tefsir edecek kimsenin her şeyden önce sağlam ve sahih bir iman sahibi olması, her türlü fikrî ve itikadî bid’alardan uzak olması gerekir. Zira Kur’an-ı Kerimi ancak sahih ve sağlam bir iman sahibi doğru olarak anlayıp yorumlayabilir. İkincisi de heva ve hevesinin esiri olmamalı ve Allah’ın emir ve yasaklarına kesinlikle uyması gerekir. Üçüncüsü din ve imana hizmet şuuru ile hareket etmelidir. Nitekim yüce Allah “Bizim uğrumuzda mücadele edenleri elbette yollarımızı gösteririz” (Ankebut, 29:69) buyurur.
Dördüncüsü ahreti düşünerek hareket etmeli ve Allah rızasını esas maksat yapmalıdır. Böyle bir şekilde yaşayan bir ilim adamına yüce Allah “Vehbî bir ilim verir.” Buna “İlm-i Ledün” adı verilir. Allah bildiği ile amel edene bilmediğini öğretir. Kalbinde dünya sevgisi, kibir, gurur, şehvet, bidat ve boş arzular bulunana, züht ve takva sahibi olmayana bu manalar verilmez. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Yeryüzünde haksız olarak böbürlenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım” (Araf, 7:146) buyurur. Yani “onları Kur’ân-ı Kerimi doğru olarak anlama melekelerinden yoksun bırakacağım” demektir. (Suyuti, İtkan, 2:232)
Kur’an ayetlerini tefsir etmek isteyenin Kur’ân-ı Kerimi çok okuması ve çok iyi tanıması gerekir. Kur’an-ı Kerimi doğru anlaması için hadis konusunda yeterli bilgi sahibi olmalıdır. Ayrıca değişik konularda özet bilgilere sahip olmalıdır ki herhangi bir ilim konusunda inkâra ve tekebbüre yönelmesin.
Akademik çalışma yapmak isteyen bir tefsircinin her şeyden önce “usul” ilmini ve tefsir konusunda genel literatürü bilmesi gerekir. Genel olarak Arap dili ve edebiyatı, tevhit, fıkıh usulü, rivayet ilmi ve hadis, Kur’ân-ı Kerim ilimlerinden “Esbab-ı Nüzul, Muhkem-Müteşabih, Nâsih-Mensuh, İ’câzu’l-Kur’ân, Müşkilu’l-Kur’ân ve Siyer İlmini yani peygamberin ve sahabelerin hayatlarını iyi derecede bilmesi gerekir.
Tefsir ile ilgilenen bir ilim adamının selefin tefsir ile ilgili görüşlerini ve metotlarını da iyi derecede bilmesi şarttır. Meşhur müfessirlerin tefsirlerini de okumuş olması gerekir. Bunlarla beraber felsefe, mantık, sosyoloji, tarih ve müspet ilimler konusunda da genel bilgilere sahip olması şarttır.
Tefsir ile meşgul olan bir ilim adamının çalışmalarını başkaları ile paylaşması için günümüz imkânlarından faydalanması ve gerek internet ve gerekse yayınlardan faydalanması şarttır. Ayrıca sohbetler, konferanslar ve sempozyumlarla sosyal hayatta diğer insanlarla paylaşması gerekir. Bütün bunları yaparken yüce Allah’ın“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücadele et” (Nahl, 16:125) ayetini kendisine rehber edinmelidir.
|