Vesile Nedir
Vesile Nedir?
Vesile, kelime olarak, derece, yakınlık, başkasına yaklaşmak için vasıta kılınan şey, şefaat, vuslat manalarına gelir. “Falan şunu Allah’a vesile etti” demek, kendisini Allah’a yaklaştıracak ameli yaptı demektir. Ayrıca vesile, cennette yüksek bir derecenin ve Rasulullah (A.S.) Efendimiz şefaatının adıdır. Tevessül ise bir amel vasıtası ile maksada yaklaşmak ve ulaşmaya çalışmaktır. (İbn. Manzur) Bir çok müfessir, tevessülü bizzat yakınlaşmak ve yakın olmaya sebep olacak şeyleri aramak şeklinde tefsir etmişlerdir. (İbn. Kesir, Kurtubî, Alusî)
Kısaca tevessül şudur: Bir kimse sıkıntı içindedir. Derdini Allahu Tealâ’ya arzetmek ister, ancak nefsini kusurlu bulur. Kibirini kırar, tevazu gösterir, duasının kabulü için Allah katında kıymetli kabul ettiği bir şahsı veya ameli anar ve mesela şöyle diyebilir : “Allah’ım! Şu kâmil zatın hatırına veya şu salih amelin bereketine sıkıntımı gidermeni, isteğimi nasib etmeni istiyorum”
Vesilenin Şartları
Yukarıda tarif edilen caiz olan vesilede üç taraf vardır:
Tevessülle kendisinden bir şey istenen zat. Bu Allahu Tealâ’dır. İstenen şeyin asıl yaratıcısı ve dilerse ikram edecek olanı O’dur.
Tevessül eden kimse. Bu, Allahu Tealâ’nın yakınlığını arzulayan, bir hayra ulaşmak veya bir sıkıntıdan kurtulmak isteyen kuldur.
İsteğine ulaşmak için vesile yapılan, aracı kılınan şeyler. Bunlar, kulun kendisi ile Allahu Tealâ’ya yakınlık sağladığı, duasının kabulüne vesile yaptığı salih ameller veya şerefli şahıslardır.
Yapılan tevessülün fayda vermesi ve kulun ihtiyacının giderilmesi için şu şartların bulunması gerekir:
Allahu Tealâ’ya vesile arayan kimsenin, vesileye inanması gerekir. Vesileye inanmayan veya ona şüphe ile bakan kimse, bir fayda görmez.
Kendisi ile Allah’a yaklaşmak için tevessül edilen amelin, Allahu Tealâ’nın meşru kıldığı ve teşvik ettiği bir amel olması gerekir. İman, zikir, tevbe, gözyaşı, dua, sadaka, ihlas, namaz, Allah için sevgi, fakirleri sevindirmek gibi.
Bu salih amelin, Allah Rasûlünün (A.S.) öğrettiği şekilde Allah’a yakınlık için yapılması gerekir.
Vesile edilen şahsın, Allah katında bir itibarı, kıymeti, nazı ve niyazı olması gerekir. Allah düşmanları, açıkça günahkâr olanlar ve gafiller ile Allah’ın rahmetine ulaşılmaz.
Buna göre, bid’at ve haram olan amellerle vesile gerçekleşmez. Salih olmayan kimselerle Allah’a yakınlık sağlanamaz. Yukarıda arzettiğimiz şartları taşıyan her vesile bütün zaman ve mekanlarda caizdir, faydalıdır.
Âdem aleyhisselam duâ edip dedi ki:
- Ya Rabbi! Muhammed (aleyhisselam) hakkı için beni affet!
Allahü Teâlâ da, ona sordu:
- Ya Âdem, Onu daha yaratmadım, Onu nereden biliyorsun?
- Ya Rabbi! Beni yaratınca, başımı kaldırdım. Arşın eteklerinde, La ilahe illallah Muhammedür Rasulullah yazılmış olduğunu gördüm. Sen isminin yanına, en çok sevdiğinin ismini yazarsın. Bunu düşünerek Onu çok sevdiğini anladım.
- Ey Âdem, doğru söyledin. Mahlûklarımın içinde, en çok sevdiğim o dur. Onun için, seni affeyledim. Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.
Bununla birilikte Efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem) vesile kılınacağı gibi Allah dostları, veliler de vesile kılınabilir. Bununla ilgili Buhari de şöyle bir rivayete yer verilmiştir.
Hz. Ömer (radıyallahü anh) yağmur duasında Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in amcası Hz. Abbas (radıyallahü anh)'ı vesile kılarak şöyle dua etmiştir: "Allah'ım, biz Peygamber'in amcasını sana vesile kılıyoruz, bunun için bize yağmur yağdır"
Ehli tasavvufa göre makam sahibi olan bir veli ister ölü ister uzakta olsun ondan yardım istenir. O yardım etme yetkisine sahiptir. Özellikle ehli tasarrufun yardımı dünyada olduğu gibi dünyadan göç ettikten sonra da vardır, devam eder.
Çünkü ölü olan kimse her ne kadar berzah âlemine intikal etmiş ise de kendisine has bir hayatı vardır. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Peygamberler kabirlerinde diridirler" (İbn Mâce, Cenâiz 65) Peygamberlerin, mezarlarında diri olduklarına bir delil de, Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in, mirac sırasında Mescid-i Aksa'da bütün peygamberlerin ruhlarıyla buluşması ve semada karşılaştığı her peygamber ile selamlaşması ve görüşmesidir. Yine Bedir savaşında ölmüş müşrikler hakkında da şöyle buyurdular: "Siz bunlardan fazla işitmezsiniz; ancak cevap veremezler."
Bu sebepledir ki başta Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) olmak üzere Allah dostlarının ve velilerin ruhlarına okuduklarımızı bağışlar ve onların bizlere vesile olmasını, tasarruflarını kullanarak bizlere yardım etmelerini isteriz.